|
|
|
 |
Yenilenmiş Sitemize Hoşgeldiniz |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
 |
|
|
 |
Benim adım Jackson.3247 yaşındayım yani o civarlarda.Fakat tamamını yaşamadım.Ya da yaşayamadım.Şu an merak ediyorsunuzdur.Bana ''İnsan mısın sen?'' , ''Nasıl o kadar yaşayabildin'' gibi sorular soruyorsunuzdur.Cevaplıyım.Evet insanım ve 3247 yaşındayım.Nasıl olduğuna gelirsek en iyisi size en baştan anlatıyım.Tarih miladdan önce 1215 yılıydı.Ben 17 ya da 18 yaşındaydım.Küçüklüğümden beri ne zaman arkadaşlarımla kılıçlarla dövüşsem yeniliyordum.Kılıca pek yeteneğim yoktu.Babam ne kadar bana kılıç kullanmayı öğretmeye çalışsada,en iyi kılıç ustaları hocalarını tutsada bir türlü kılıç kullanmayı öğrenemiyordum.Dolayısıyla arkadaşlarım büyüklerim ve kardeşlerim benimle sürekli dalga geçiyordu.Bir gün yanlız başıma ormanda yürüyordum.Yürüdüm yürüdüm yürüdüm...
Birden kulağıma sesler gelmeye başladı.Bunlar bir kurt sürüsünün sesleriydi.Gökyüzüne baktım.Gökyüzü kararıyordu.Ve kurtların kokumu aldıklarını beni hissettiklerini biliyordum.Koşmaya başladım.Ulumalar arttı.Bu benim daha hızlı koşmamı sağlıyordu.Çünkü korkuyordum.Yere düştüm fakat hızlıca kalktım.Dizim kanıyordu.Ama koşmaya devam etmeliydim.Onlardan kaçamayacağımı anladım ve ağaca tırmandım.Kurtlar nihayet benim üstünde olduğum ağacın altına geldiler.Hırladılar zıpladılar ama beni yakalayamadılar.Ve sonunda pes edip gittiler.Ama ben onları gittiğini sanmıyordum.1,2 saat ağacın üstünde durdum ve sonunda yorgunluğuma yenilip uyudum.Uyandığımda sabah olmuştu.Ağaçtan inip köyüme doğru yola çıktım.Köyüme vardığımda herkes beni merak etmişti.Ailem,arkadaşlarım ve babamın gözü yaşarmıştı.Kaybolduğumdan değil bir gece yalnız başıma ormanda sağ kurtulmayı başarabildiğim için.Sevinsem mi üzülsem mi bilemedim.Neyse bundan sonraki günler aynıydı.Kılıç dersleri,avlanmalar kısaca günlük işler.Doğal olarak yine kılıç kullanmadaki beceriksizliğim.Bir gece uyurken sesler gelmeye başladı.Dışarıdan çığlıklar geliyordu.Kılıç sesleri,kadınların çığlıkları,ateş kokusu... Pencereden dışarı baktım saldırıya uğramıştık.Babam yanıma geldi tam bana bir şey söyleyecekken kapımız kırıldı.İçeri düşman askerleri girdi.2 abim onları engellemeye çalışırken düşman askeri onları kılıçtan geçirdi ve öldürdü.Çok korkuyordum.Yatağın altına saklandım.Evin içinde 5 düşman askeri vardı.Babam 1 'ini öldürmeyi başarmışsada babamı yaraladılar.Ablalarım ve annem ağlıyordu.Onları dışarı çıkardılar.Ben korkudan ne yapacağımı bilmiyordum.Biraz cesaretimi topladım.Pencereden dışarıya baktım ve gözlerime inanamadım.Düşman babamı bağlamış ve babamın gözü önünde kız kardeşlerime ve anneme önce tacizde bulunmuşlar ve sonra annem ile kız kardeşlerimi öldürmüşlerdi.En sonda babamı öldürdüler.Gözümden yaş geldi.Sonra evimizin arka camına geldim ve oradan atladım.Koşmaya başladım ormana doğru.Düşman gözcüleri beni gördüler ve liderlerine bildirdiler.20 atlı asker benim peşimdeydi.Koştum koştum nefesim tükeniyordu ama hala koşuyordum.20 dakika boyunca koştum düşman bana çok yaklaşmıştı.Aramızda 5 metre fark vardı.Yere düştüm sürünüyordum.Düşman askerleri attan indi.Biri bana doğru gülerek geliyordu.Yanıma geldi.
''Senin işini hızlıca bitireceğim evlat'' dedi.Gözümü kapadım.Bana tam kılıcını saplayacakken askerin kalbine bir ok saplandı.Diğer askerler etrafa bakmaya başladılar.Sonra birine daha ok saplandı sonra birine daha sonra birine daha... En son kalan asker kaçmaya başladı.Tam atına binmiştiki kafasına ok isabet etti ve öldü.Etrafa dikkatlice bakıyordum ve korkuyordum.Bir anda başımdan darbe aldım ve bayıldım.
Gözümü açtığımda bir mağaradaydım.Yanımda bir adam vardı.Ona baktım.Ateş yakmıştı.
''Beni o askerlerden kurtaran sen misin?'' dedim.Cevap vermedi.Tavuk kızartıyordu.
''Sen kimsin? Neredeyim ben'' gibi sorular sordum.Yine tepki vermedi.Ayağa kalktım ona doğru yürüdüm.Omzuna dokundum.Ona dokunur dokunmaz bana yumruk attı.Bacağıma tekme atararak beni düşürdü.Sonra tavuk pişirmeye devam etti.Bir süre konuşmadım.Konuşmadığım süre boyunca etrafıma dikkatli bir biçimde bakmıştım.Sanki bir mağaradaydık ve mağara duvarlarında yaylar ve oklar vardı.Yutkundum.Kaçmaya çalışsam kaçamayacağımı biliyordum.O yüzden hiç ani hareket yapmadan durdum.Bir süre sonra adam , yani okçu ayağa kalktı önüme tavuk budunu koydu.Çok acıkmıştım.Tavuğu hemencecik yemeye başladım.Tavuğu bitirdiğimde okçuya baktım.Okçu nihayet bana döndü.
''Senin adın ne'' dedi
''Jackson efendim.Peki sizin adınız nedir'' yutkundum.
''Benim ismim Lee'' dedi.Ona baktım.
''Efendim köyüm o askerler tarafından saldırıya uğradı ailemden kimse sağ kalmadı'' dedim.Bana baktı.Sanki benim hissettiklerimi anlıyordu.
''Sana ok kullanmayı öğreteceğim genç ama sakın sana yaptırdıklarımın sebebini sorma'' dedi.
''Tamam'' dedim.O gece uyudum Lee beni sabahın 6 sında uyandırdı.Önce kalkamasamda üstüme su dökerek beni uyandırdı.Elime bir ok verdi.
''Yayda alacak mıyım?'' dedim.
''Okun ağırlığını hisset bugünkü dersimiz bitmiştir'' dedi.Dona kaldım.Lee mağaraya gitmişti bile.Ben akşama kadar ok elimde gezdim.Nedenini hala anlayamamıştım.Mağaraya gittim.Uyudum.Ertesi günde yay verdi.Günlerce hiç konuşmadık.Elim ok ile yaya alışmıştı.Ama hala bana atış yaptırmıyordu.Günler çabucak geçti.1 ay olmuştu.Bir gün beni sabah olmadan uyandırdı.
''Hadi kalk intikamını almaya gidiyoruz'' dedi.Sevinsem mi hazır olmadığım için üzülsem mi bilemedim.Yola çıktık.Yürüdük yürüdük.Sonunda köyüme geldim.Bazı evler yıkılmıştı.Fakat köyümde hala düşman askeri vardı.Etrafa bakındık.Lee ağaca çıktı.Okumu yayıma taktım.Okumu uzaktaki adama fırlattım.Iskaladım adam beni fark etti.Kaçmaya başladım.Adamda bağırarak diğer askerlerin bana doğru gelmesini sağladı.Arkamda 15 kişiden oluşan atlı askerler vardı.Koştum bizim mağaraya geldim Ve orada izimi kaybettirdim.Mağaranın başka bir gizli yerinden çıktım.Ve köyüme doğru koşmaya başladım.Köyüme vardığımda yerde ölmüş askerler vardı.Lee onları öldürmüştü.Köyümün sokaklarında uzun bir aradan sonra yürüyordum.Bu sokaklarda yürümeyi özlemiştim.Sesler duymaya başladım.Gizlice sesin geldiği yöne doğru gittim ve orada başka askerler gördüm.Gözlerime inanamamıştım.Askerler Lee'yiyakalamışlardı.Bir şey yapmalıydım.Askerler Lee'ye işkence ediyorlardı.Sonra biri o bölgeye geldi.Kıyafeti diğer askerlerden farklıydı.Yüzü görünmüyordu.Arkasında yayı vardı.O da bir okçuydu.Lee ile bir süre konuştu.Sonra sinirlendi ve Lee'ye vurmaya işkence etmeye başladı.Bir şeyler yapmalıydım.Tek başıma onları yenemezdim.Ahıra gittim ve atların kaçmasını sağladım.Gürültü askerlerin dikkatini dağıtmıştı.Askerler dağıldı atları yakalamaya gittiler.Okçuda orada yoktu.Lee'yi unuttuklarını sanmıştım ki 5 asker Lee'nin yanında durmaya başladı.Hemen onların yanına yürümeye başladım.Askerler üzerime gelmeye başladı.En yakındaki eve girdim.Askerlerde eve girdi.2. kata çıktım ve aşağı atladım.Ayağım ağrıyordu.Fakat Lee'yi kurtarmam gerektiğini biliyordum ve bu ayağımın acısını azaltıyordu.Lee'nin yanına gelip ellerini çözdüm.Fakat kurtulduğuna sevinmemiş gibi bir hali vardı.Bir anda elimi sıkıca tuttu.Ve boynundaki ısırık izini gösterdi.
''Çok zehirli bir böcek tarafından ısırıldım ve çok fazla vaktim yok.Büyük ihtimalle 15 dakika içinde öleceğim'' dedi.
''Efendim size ihtiyacım var buradan gidip sizi iyileştirmem lazım bir yolu olmalı.'' dedim.
''Sana neden yardım ettim biliyor musun evlat?'' dedi kolumu sıkıca tutuyordu.
''Hayır bilmiyorum neden yardım ettiniz'' dedim.Bana gözlerini kısarak battı.
''Ben senin anneni önceleri seviyordum.Ama annen babanı sevdi.Sadece şunu bilmeni istiyorum.Bu sadece senin intikam savaşın değildi.Ayrıca benim intikam savaşımdı.Fakat benden çok daha güçlü bir okçu var.Onu tek başına yenemezsin.'' dedi.
''Peki onu nasıl yeneceğim'' dedim.
''Mağaraya git ay ışığı odasına gir orada bir harita var.O haritanın takip et.Sana istediğini verecek.'' Askerler bunun şaşırtmaca olduğunu anladı ve bize doğru koşmaya başladılar.
''Sizi burada bırakmayacağım efendim.'' dedim.Ama Lee'ye baktığımda o ölmüştü.Koşmaya başladım.Hayatım için koşuyordum.Eskisinden daha hızlı ,daha güçlü bir şekilde koşuyordum.Bu sefer daha kolay oldu izimi kaybettirmem.Mağaraya girdim.Lee'nin dediği yere baktım.Söylediği doğruydu orada bir harita vardı.Haritayı inceledim.Haritadaki gideceğim nokta Dünya'nın en kuzeyindeki bir dağdı.Toparlandım erzağımı,okumu ve yayımı aldım ve yola çıktım.Günlerce yürüdüm.Aç kaldım.Susuz kaldım.Yılmadım.Haftalar geçti.Ara sıra geçtiğim köylerde azıcık yemek yiyordum.Biraz su içiyordum.Ama yeterli değildi.Haritayı haftalarca takip ettim.Öyle bir zaman oldu ki.Artık ne kadardır yolda olduğumu bilmiyordum.Yol boyunca baya bir tehlike atlatmıştım.Paramı almaya çalışan haydutlar,günlerdir avlanamamış kurtlar...
Sonunda bir gün bir tabela gördüm.Tabelayı okudum.
''Lanetli Bölge mi? Hala böyle batıl şeylere inananlar var mı?'' dedim.Ve ilerlemeye başladım.Yerde insan ölüleri vardı.Sanırım benden önce buraya gelenlerde olmuştu.Pek başarılı oldukları söylenemezdi.Ama aklıma takılan bir soru vardı.Acaba neden ölmüşlerdi?Neyse ilerlemeye devam ettim.Haritama baktım.Matematiğim iyidir.
''Düşüneyim yanlış hesaplamadıysam 10 kilometre daha kuzeye doğru yol alırsam haritada gösterilen yere varacağım'' diyerek yoluma devam ettim.Yolda sesler duydum.
''Sanırım deprem oluyor.Beni etkilemez buralarda oluyordur galiba'' dedim.Sesler artmaya başladı.Toprağın altından bir el bacağımı tuttu.Tüylerim ürperdi.O soğukluk neydi.Anlatılmaz yaşanır bir olaydı.İskeletin elini okumla kırdım.Koşmaya başladım.Topraktan birer birer eller çıkmaya başladı.Hem koşuyor hemde bağırıyordum.
''Keşşkee tabeeelayı dikkatte allsaydımm'' diyordum ve koşuyordum.Fakat başaramayacak gibiydim.Bunlar iskeletlerdi.Galiba aradığım şeyi koruyorlardı.Okumu aldım.4 kere ok atsamda sadece bir kere isabet edebildim.O da pek etkili olmadı.Sayıları çok fazlaydı.
''İnanmıyorum kılıçları,mızrakları,ok ve yayları var'' dedim.İskeletleri harekete geçiren onları yönlendiren bir güç olmalıydı.Sağıma doğru baktım.Kayalık bir alan vardı.Topraktan uzak durmalıydım.Çünkü her saniye topraktan yeni iskeletler çıkıyordu.Kendimi direk kayanın üstüne doğru attım.Fakat iskeletlerde kayalara doğru tırmanıyorlardı.Fakat bazıları dengelerini kaybedip düşüyor.Kemikleri kırılıyordu.Dikkatli ve hızlı bir şekilde yürümeye başladım.Tam o esnada üstüme devasa kuşlar saldırmaya başladı.Kayaların arasına saklandım.O esnada bulunduğum yer çöktü.Başım kanamaya başladı.
''Neredeyim ben?Burası neresi?'' diye kendi kendime konuşmaya başladım.Fakat sonra anladım ki burası yeraltı mağaralarından bir yerdi.İskeletlere izimi kaybettirmiştim.Yürümeye başladım.Duvarda bir meşale asılıydı.Meşaleyi yaktım.Yürümeye devam ettim.Elimi cebime koydum.Haritamı düşürmüş olmalıydım.Yapacak bir şey yoktu.Bir gizli odaya girdim.Tam adımımı odaya atmıştım ki yüzlerce ok bana doğru gelmeye başladı.Pek güçlü savaşçı olmayabilirdim ama reflekslerim iyiydi.Kendimi odaya attım.Kapı aniden kapandı.Etrafıma baktım.Tam o esnada omzuma bir ok geldi.
''Ahh'' diye bağırdım.Canım acıyordu.Bir okçu bana doğru gelmeye başladı.
''Olamaz sen!'' dedim.Bana doğru gelen okçu.Köyümde Lee'ye işkence eden okçuydu.Ayağa kalkmaya çalıştım o esnada ayağımada ok isabet etti.Canımın acısını tarif edemem.Okçu benim hassas noktalarıma ok atıyordu.Canım çok yanıyordu.Ona doğru kinli bir şekilde baktım.Yüzünü kapayan şapka gibi bir şeyi çıkardı.
''Senin geleceğini biliyordum'' dedi.
''Nereden biliyordun kimseye söylemedim'' dedim.Canım hala acıyordu.
''Efsane buraya geleceğini söylüyordu Jacson ve burada öleceğini''
''Ne efsanesi'' dedim.
''Okçunun efsanesi.Senin olduğun köyden bir gün bir okçu çıkacak ve gelmiş geçmiş en iyi okçu olacak.Tabi efsanedeki ok ve yayı alabilirsen ki alamayacaksın seni öldüreceğim''
''Meğer Lee'nin almamı istediği şey buymuş ok ve yay.Sen niye kullanmıyorsun o ok ve yayı'' dedim.Karşımdaki okçu bana sinirlice baktı.
''Yay beni kabul etmiyor.Ben seçilmedim.Sen seçildin.'' dedi.
''Benim seçildiğimi nereden biliyorsun'' dedim.
''Sen bu yolculuğa çıktığından beri yay parlamaya başladı.Bu bir işaret''
''Peki yay nerede'' dedim.
''Onu almaya çalışacaksın ama alamazsın şu çukurun içinde acemi okçu.Onu alamayacaksın çünkü seni öldüreceğim.O çukurun derinliği 10 kilometreden fazla asla başaramayacaksın.Okçunun intikamı burada sonamı eriyor'' dedi.Gülüyordu.O esnada tüm gücümü topladım.Koşmaya başladım.Her adım atışımdaki acıyı tarif edemem.Okçu okunu attı.Ok göğsüme geldi ve kendimi çukura attım.10 kilometre aşağı düştüm.Ölmüş olmalıydım.Ama ölmedim.Her yerim kırıktı.Kıpırdayamıyordum.Tekrar deprem olmaya başladı.Bana doğru bir ışık yaklaşıyordu.Sonra ne olduğunu hatırlamıyorum.Bayılmışım.Uyandığımda tüm yaralarım iyileşmişti.Ve kendi yayım kırılmıştı.Fakat yanımda başka bir yay vardı.Ve değişik oklar.Yayıma değişik yazılar kazınmıştı.Yayımı elime aldığımda kendimi çok değişik hissetmeye başladım.Sanki ben eski ben değildim.Kendimi doğduğumdan beri ok kullanıyormuş gibi hissediyordum.Düştüğüm yerden tırmanmaya başladım.Deprem artmaya başladı.Fakat çıkmamı zorlaştırmıyordu.Kısa sürede çıkmayı başardım.Diğer okçu kaybolmuştu.Yeraltı mağarasından çıktım.Yukarı çıktığımda devasa kuş bana saldırmaya başladı.Okumu aldım yayıma taktım.Ve tek atışta kuşu gözümden vurdum.Kayalıklardan aşağı indim.Karşımda yüzbinlerce iskelet vardı.Elim ister istemez değişik sembollerle kazınmış bir oka gitti.Okumu aldım.İçimden bir ses o oku havaya,gökyüzüne atmamı söyledi.İskeletler bana doğru saldırıyorlardı.Aramızda 10 metre kalmıştı ki okumu gökyüzüne attım.Ok gökyüzünde kayboldu.İskeletlerle aramda 2 metre kalmıştı.Gökyüzünden sesler gelmeye başladı.Yağmur yağacağını sanıyordum.Evet yağmur yağdı ama ok yağmuru.Gökyüzünden milyonlarca ok yağmaya başladı.Şimşek yerinede devasa büyüklükte ok iskeletlere geliyordu.Fakat nedense benim üzerime ok gelmiyordu.İskeletler parçalanmaya,ölmeye başladılar.Dümdüz yürümeye başladım.Hiç bir iskelet kalmamıştı.İlerlemeye devam ettim.Ok yağmuru durmuştu.30 dakika boyunca yürüdüm.Üzerime bir ok geldi.Oku normalde yakalayamazdım ama nedense istem dışı oku yakaladım.Sanki bu yayı elime aldığımda gerçek bir okçu olmuştum.Sırtımdaki okların bulunduğu özel yerdeki oklarda azalma yoktu.Sanki her ok atışımda büyülü bir şekilde orada bir ok oluşuyordu.Bana ok atan okçuya baktım.Mağaradaki okçuydu.Gözlerimi kısarak ona baktım.
''Bu sefer seni yeneceğim.Kaçmak yok artık.Artık ben gerçek bir okçuyum!'' dedim.
''Anneni,babanı ve hocanın ölümüne sebep olduğum gibi seninde ölümüne sebep olacağım'' Bana bir ok attı.Takla atarak oktan kurtuldum.Bende ona ok attım.Yana atlayarak kurtuldu.10 dakika boyunca böyle çarpışmaya devam ettik.En sonunda elime yine değişik sembollerle kazınmış bir ok aldım.İçimden bir ses onu toprağa atmamı söyledi.Ve okumu toprağa attım.Topraktan sesler gelmeye başladı.Birden sarmaşıklar çıkmaya başladı ve karşımdaki okçuyu sarmaya başladılar.Okçu kurtulamıyordu.Bana bakarak.
''Beni anca büyüyle yenersin korkak'' dedi.
''Annemin ve kız kardeşlerimin silahı yokken onları öldürdünüz.Arada fark yok.Ben büyülü okçuyum ve seni yendim.'' Elime ok aldım yayımla gerdim.Onun hayatı benim elimdeydi.Nihayet intikamımı alabilecektim.Onun gözlerinin içine baktım.Korku yoktu.Pişmanlık yoktu.Nasıl bir insandı kendisi.Böyle bir insan olamazdı.Derin bir nefes aldım.Onu öldürürsem ondan farkım olamazdı.Gözümden yaş geldi.Ve uzaklaşmaya başladım.Tam o esnada karnıma bir ok isabet etti.Arkama döndüm.Ve elime yine değişik sembollerle kazınmış bir ok aldım.Oku fırlattım.Ok havada çoğalmaya başladı.Bir anda bir ok yirmi ok oluvermişti.Ve oklar okçunun her yerine isabet etmişti.Okçuyu orada öldürmüştüm.En yakın köyde tedavi oldum.Kısa sürede iyileştim.Tekrar aylarca sürecek yolculuğuma çıktım.Sonunda köyüme vardım.Oradaki son askerleride öldürdüm.Ve intikamımı aldım.Ben Jackson tarihteki en güçlü okçuyum.Sadece okçu değilim.Ben büyülü okçuyum! |
|
 |
|
|
|
|